2 Eylül 2010 Perşembe

Başbakandan dansçı kızlara veto


Demokrasi üstadı sayın Başbakan, gittiği yeri kurutmaya devam ediyor. Dünyanın her yerinde gösteriler sunan ve ülkemizde düzenlenen Dünya Şampiyonasında da Ankara'da molalara ve devre aralarına renk katan Red Foxes dans ekibi sadece tek bir maçta sahada gözükmedi. O da saygı değer büyük Türk Demokrasi ustası RTE'nin tribünde olduğu Türkiye-Rusya maçıydı...

Birkaç basketbol sitesinde yer aldı bu haber ama diğer basın yayın organları pek sallamadılar bu haberi. Fakat ben çok ama çok sallıyorum bu olayı...

Tabii yaa, ramazan ayında olduğumuzu unutmuşum. Tüh be.. Şimdi Ankaralıların orucu bozulacak değil mi o kızlar dans edince? Ha bir de baş örtülü kızların özgürlüğü, demokrasinin amaç mı araç mı olması sorunsalları vardı değil mi? Çok şükür çok şükür dansçı kızları Onun gözleri görmedi de mükemmelliği bozulmadı. Zaten o görmek istemiyorsa diğer 10000 kişinin, Rusya'dan maça gelen izleyicilerin isteklerinin ne önemi var...

Midemi o kadar çok bulandırıyor ki bu olaylar burada kusmak istiyorum. Ve kusarak ortaya yazıyorum: Sizden, sizin gibilerden, sizin sayenizde oluşan insan demeye utandığım yaşam formlarından nefret ediyorum.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Türkiye - Porto Riko: 79-77 (2002 in rövanşı alındı.)

2002 Indianapolis'in rövanşı alındı ama çok çok zor bir şekilde alındı... Maça öyle bir başladık ki sanki Efes Cup'ta hazırlık maçı oynuyoruz sandım. Hemen oyuncu değişikliği yapılmasını bekledim, olmadı. Sinan'ı aradı gözlerim takıma bir anda enerji depolasın diye ama o da alınmadı sahaya... Tam bir rehavet içerisinde bütün bir yarıyı geçirdik.
İkinci yarıya beklediğim gibi başladık. Sert bir şekilde yani. Köşeden üçlüğü yiyince 10 sayı geriye düştük ama sert savunmamız ve akıllı hücumlarımız sayesinde farkı hemen erittik. Periyot sonlarına doğru Kerem Gönlüm üzerinden yaptığımız güzel hücumlar ve bulduğumuz boş üçlüklerle onları yakalar gibi olduk ama onlardan transition hücumları sonunda yediğimiz üçlükler yüzünden bir türlü öne geçemedik. Yine de 1 sayılık farkla biten 3. çeyrek gelecek olan bir galibiyetin habercisiydi.
4. çeyrekte kendimizi hatırladık. 3-4 dakika vidaları sıktık ve Porto Riko'yu vurup geçtik. Farkı 10'a getirdik bir anda. Ama işte tam burada yine meşhur yanılgımıza kapıldık. Maçın bittiği yanılgısı... Fark 10 iken biraz daha bastırıp 15-20 yapsaydık sonlarda komaya girmemize gerek kalmayacaktı.
Turnuvadaki en iyi oyuncumuz, büyük yeteneğimiz Ersan maç sonunda hiç de kalitesine yakışmayan bir hata yaptı ve maçı son topa getirdi.
Ama bu maçta yaşadıklarımız, Efes Cup'ta Arjantin maçında kazandığımız tecrübelerin üzerine eklendi ve bizi güzel bir şekilde uyardı... Umarım gerekli dersleri alırız ve madalya yolunda böyle basit hatalarla hak ettiğimiz maçları rakibe hediye etmeyiz...

Türkiye - Yunanistan: 76-65 (Final yolu aralandı.)


Mükemmel bir gece... Hep son anlarda kazana kazana Avrupa şampiyonu olmuş, Dünya şampiyonası finali oynamış süper bir turnuva takımını bariz bir üstünlükle yendik. Yıllardır beklediğim bir galibiyetti aslında bu galibiyet...
Özellikle 3. ve 4. çeyreklerde mükemmel oynadık. Ömer Aşık ve Semih Erden'in müthiş organizasyonlar sonrası vurduğu smaçlar basketbol adına mükemmel hareketlerdi. Amerika gibi bireysel yetenekler sonucunda vurulan spektaküler smaçlar değillerdi belki de ama bu oyunun bir takım oyunu olduğunu bizlere yeniden öğretir cinstendi... İkisinin yaptığı bloklar müthiş enerji verdi takımımıza. Beni ve arkadaşlarımı da havalara uçurdu...
Hidayet ritmini bir türlü bulamamış olsa da çok kritik 2 üçlük atarak önemini yine vurguladı. Kerem Tunçeri kariyerinin en iyi turnuvasını geçiriyor. Ender'in kariyer turnuvası 2009'du belki ama O da beklediğimden çok daha iyi oynuyor. Ömer Onan, en çok korktuğum oyuncuyu yani Spanoulis'i kibar tabirle duman etti. Çok da güzel yaptı. Çünkü onların en güçlü tarafı orasıydı.
Ersan İlyasova... Ersan mükemmeldi. İnanılmaz bir maç oynadı. Dirk Nowitzki performanslarını hatırlattı bana. Bir süper yıldız gibi oynadı. Ona her daim güveniyorum zaten ama bu maçta bir başkaydı... 2004'ten beri, Albert Schweitzer turnuvasında MVP olduğundan beri böyle oynayacağın günleri bekliyorum. Beni bugün haklı çıkardın. Helal olsun sana.

Tanjeviç'in bazı saçmalıklarına, Carl Jungebrand'ın ilk yarıdaki inanılmaz kararlarına rağmen Yunanistan gibi bir takımı ezerek yendik. Ki yapmamız gereken de budur aslında. Bu takımın potansiyeli bunu gerektiriyor çünkü. Umarım böyle galibiyetleri önümüzdeki yıllarda çok daha sık görürüz.