6 Eylül 2011 Salı

Türkiye - Sırbistan 83 - 82 efsane bir maç :)


Yıllar boyu unutamayacağımız bir maç oynadık 11 Eylül 2010 akşamı Sırbistan'la. Bizim gibi Sırplar da unutamayacaklar herhalde bu maçı uzunca bir süre.

Maça yine iyi başladık ama rakip çok çok güçlü ve önümüzdeki yıllara bence hakim olacak Sırbistan'dı. Ömer Onan'ın ya pili bitmişti ya da Teodosiç gerçekten çok iyiydi. Bence Avrupa'nın şu andaki en iyi oyun kurucusudur bu at hırsızı kılıklı arkadaşımız... Dışarıda Keselj ve Savanoviç'i, içeride de Krstiç'i bir türlü durduramıyorduk. Teodosiç her seferinde bu üçlüyü bulmayı başarıyordu. Daha da kötüsü hep geride gidiyorduk. Ne zaman onları yakalasak hemen öne fırlıyorlardı.
Ömer Onan ve Hido'yla direniyorduk ama en büyük umudumuz Ersan tutuktu. Ersan'ın yarı finale kadar efsane oynayıp sonradan durmasını gençliğine bağlayacaktık sonraki günlerde:) İşte böyle sıkıntılı giden bir maçta çok garip şeyler olmaya başladı. Basketbolu Mulaömeroviç'in yanında geliştiren ve ilk çıktığında çok ümit bağladığım ama sonra istikrarsızlık abidesi olan Ender Arslan olmayacak işler yaptı ve son dakikalarda yerini Kerem Tunçeri'ye bırakana kadar müthiş oynadı. Ve son 5 dakikada 2001'de takımın en kötüsü olan Kerem Tunçeri gelip maçı Sırpların elinden aldı. Son turnikesi değil sadece bahsettiğim. Dalga geçer gibi attığı bir üçlük var, bizi öne geçiren. (76-75) Sonra da Semih'e indirdiği bir top, basket faulle sonuçlanan. (81-80)
Sonda müthiş bir hücumla sayı bulan Sırbistan'a karşı elimizde 4,5 saniyemiz vardı. Şansımızın çok yanımızda olduğu bir andı ve 0,5 saniye kala öne geçirdi bizi Kerem Tunçeri. Kerem Tunçeri, Kazandık. Kerem Tunçeri, Kazandık. Kerem Tunçeri, Kazandık.Kerem Tunçeri, Kazandık.Kerem Tunçeri, Kazandık.Kerem Tunçeri, Kazandık.Kerem Tunçeri, Kazandık.Kerem Tunçeri, Kazandık.(bu güzel anı için teşekkürler Murat Murathanoğlu ve İhsan Bayülken:))


Tam kazandık diye evi yıktığımız anda (allah belanı versin alt kat komşu) maçın henüz bitmediğini anladık Barış'la. Kurt Ivkoviç'in 0,5 saniye için bile bir planı vardı. Ama bu son müthiş hücumu Semih Erden bloklayarak maçı bize getirdik. Amerikalı spikerin çılgınca bağırarak söylediği son sözleri şöyle: it was blocked, it was blocked by semih erden. The ball was gonna go in:) Bu maçı yazabilmek, anlatabilmek çok güç.

Maç sonu sevincimiz de görülmeye değerdi.


Ömer Aşık'ın maç sonundaki hareketi ve Kerem Tunçeri'nin ayağının çizgiye basması beni zerre kadar rahatsız etmiyor. Hatta rakip Sırbistan olduğu için beni sevindiriyor bile. Sakın yavan faşizmle bağdaştırılmasın sözlerim. FIBA başkanı Borislav Stankoviç'ken Sırpların kazandığı haksız maçlardan bir belgesel yapılır. Burada 1995 Avrupa şampiyonası finali ve 2002 Dünya şampiyonası finalinden bahsedeyim kısaca. 95'te Litvanya'lı Sabonis'in sinirden ağlamasına sebep veren hakem hataları Djordeviç'in kahraman olmasını sağlamıştı. Keza Ginobilli'den yoksun Arjantin'in sonuna kadar hakettiği dünya şampiyonluğu da hakemlerin son dakikadaki efsane kararlarıyla ellerinden alınmıştı. Schonochini'ye yapılan ama verilmeyen faul hala gözümün önünde. Aynı şekilde Sabonis'e çalınan saçma 5. faul sonrası Djordeviç'in hızlı hücumu yarıda bırakıp çılgınca sevinmesi de... Hatta podyumda Sırpların Hırvatlara asker selamı çekmesi de...


Sırplar hala forumlarda bu maçı konuşuyorlar. Teodosiç'in bu karesi her şeyi anlatıyor zaten.

Türkiye - Slovenya 95 -68 (eze eze devam ediyoruz)


Bu maça öyle bir başladık ki, kimsenin böyle bir şey beklediğini sanmıyorum. Mutlaka kazanacağımızı biliyordum ama böyle bir maç hiç ummuyordum.

Ersan'ın bir kez daha ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu gösterdi cümle aleme. Yukarıdaki fotoğrafta smaçla bitirdiği hızlı hücumlardan birini görüyoruz. Hem koşan hem uzak mesafeli şutları isabetli sokan hem de bu kadar ribauntçu bir oyuncu bulmak çok kolay değil. Keşke biraz basketbola erken başlasaydı da fundamentalı biraz daha iyi olsaydı diye düşünüyorum :) Nowitzki'den bir farkı kalmazdı o zaman belki...

Sinan yine kenardan gelip maksimum katkıyı verdi takıma, Hido forvetleri oyun kurucu gibi besledi, Kerem Tunçeri ve Ömer Onan Lakoviç'i kibar tabirle bitirdi. İlk hücumdaki çok zor attığı üçlükten sonra ortalıkta görünmedi bir daha Lakoviç. Bir söz de Kerem Tunçeri'ye. Bize çok turnuva kaybettirdi ama sonunda beklediğimiz oyuncu oldu Kerem.

Bir paragraf da savunmamız için açmak istiyorum. Son hazırlık turnuvasından beri inanılmaz bir güvenim var savunmamıza. Özellikle beklenmedik zamanlarda önde Kerem Gönlüm'le (yanlarda Sinan ya da Ömer) başlayan tam saha baskımız bence çok çok başarılı. Kerem Gönlüm kadar uyanık ve hızlı bir uzun bulmak pek kolay olmadığı için bu savunmayı O olmadan yapmamız çok zor oluyor. Ömer Onan ise savunmada bence zirve yapmış durumda. Spanoulis, Bykov, De Colo, Lakoviç... Hepsini denize döktü. Ama bence pota altında Ömer Aşık olmasa biz bu kadar iyi savunma yapamayız. Kısa oyunculara savunmada büyük bir güven sağlıyor Ömer.

Maç sonu da görülmeye değerdi :) Irmak Kazuk ve Hidayet Türkoğlu sohbeti:
IK: Sakin sakin.
HT: Hocam nasıl sakin olalım ya sen manyak mısın :)
hep beraber: lay lay lay lay laaaaaaaaay

Türkiye - Fransa 95 -77 (çeyrek finaldeyiz)


Sahada bu maçı izlemek bir lütuftu benim için. Keşke maçların hepsini izleyebilseydim ama olsun.
Müthiş başlayıp hiç arkamıza bakmadan bitirdik bu maçı. Hep bir tedirginlikle, acaba yine boşlar mıyız korkusuyla izledim maçı ama hiç gerek yokmuş böyle bir strese. Ne Batum, ne Diaw, ne de De Colo dayanabildi rüzgarımıza. Hidayet döktürmeye devam etti, ona Sinan Güler en büyük yardımı yaptı. Takımda kötü oynadı diyebileceğim hiç kimse yoktu bugün. Sinan Güler'in bu oyunu sonrasında bence Ergin Ataman iyice bir düşünüp taşınsa yeridir.


TV'den izleyen arkadaşlar seyirciyi eleştire dursun, (bir sürü maç izlemiş biri olarak söylüyorum) o günkü atmosfer daha önce hiç görmediğim bir atmosferdi. Tabii ki bir Partizan ya da Karşıyaka seyircisi değildi. Ama muhteşemdi. Muhtemelen TV'ye arkadaki sesler pek gitmiyor. Seyircinin basketbol bilgisi de gerçekten üst düzeydi. Sevindirici tabii bu gelişmeler.

İlginç bir not da şuydu. Türkiye futbol milli takımı oyuncuları sahanın en güzel yerinde kurulmuşlardı. Birbirlerini plastik sopalarla döverek eğlendiler. Canlarım benim ya ergenler.